Hüseyin Çatal
Bir an düşünmeden edemedim.
Deniz Poyraz genç bir Türk kadını olsaydı. Silahlı bir kürt her hangi bir partinin merkezini basıp, esir aldıktan sonra katletseydi ne olurdu?
Bunu düşünürken bile korktum, ürperdim. İstanbul’daki 5-6 Eylül Olayları aklıma geldi. Yakılan işyerleri, ateşe verilen evler, yağma edilen dükkanlar, sokaklarda kovalanan insanlar.
İzmir’deki parti binası başka bir partinin il merkez binası olsaydı. Ne olur du?
Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, Savunma Bakanı, bir cümle bakanların hepsi orada olurlardı. Katili lanetler, kan edebiyatı yapar, teroristlerin kanını talep ederlerdi. Kanın yerde kalmayacak derlerdi. Muhalefet partileri, sivil toplum kurluşları, sendikalar şimdi o partinin önünde konuşmak, ajite çekmek için sıraya girmiş olurlardı. Katillerden hesap sorulmasını talep ederlerdi. Kanının yerde kalmayacağını bol bol duyardık. Ülke basını, görsel, yazılı basın ilk sayfasını kara çıkarırdı. Her kes karalar bağlardı. Sokaklarda Kürtler avlanır olurdu. Onlarca Kürt şimdiye kadar içeri alınmış olurdu. O anda oradan geçen her Kürt düşman ilan edilir, terorist damgası yerdi. Polisin saldırsına uğrar, nefesi işkencehanede alırdı. Yorumlar, analizler, HDP nin kapatılması istenirdi. HDP’li vekiller mecliste belki de dayak yerdi. HDP’nin bu “teroriste” destek verdiği, onu cesaretlendirdiği sözleri havada uçuşurdu. Herkes HDP nin artık yasaklanması gerektiğini, ülkenin ve halkın tahammülün kalmadığı çığılıkları kopardi. Irkçılar tüm kin ve nefretini kusardı. Palalar ile İzmirde Kürt avına çıkılırdı.
Tüm bunlar olmadı. Basılan parti merkezi HDP’nindi. Vurulan katledilen genç kadın Kürt´tü.